14 Nisan 2023
SORU VE CEVAPLARIYLA MAL REJİMİ TASFİYESİ DAVALARI
     Mal rejimi ile ilgili genel bilgileri önceki yazımda açıklamıştım. Bu yazıyı sitemizde bulabilirsiniz. Bu yazımda ise sıkça karşılaşılan ve kafamızda soru işareti bırakan konulara değinmek istiyorum.
 
     1- En sık karşılaşılan konulardan birisi evlenmeden önce belli bir birikimi bulunan eş, evlendikten sonra bu birikimi de dahil etmek suretiyle ev ya da araba alınmışsa ya da evlenmeden önce evi ya da arabası bulunan eş, evlendikten bir süre sonra bu evi ya da arabayı satıp evlilik birliği içerisinde yeni bir mal edinmişse, mal rejiminin tasfiyesinde eşin önceki birikiminin/malının durumu ne olacak ?
 
- 4721 sayılı TMK'nun 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olarak kabul edilmiştir. Burada üzerinde durulması gereken en önemli konu, edinilmiş mal nedir? Kişisel mal nedir ? Bunun doğru tespit edilmesi, mal rejimi tasfiyesinin doğru şekilde yapılması anlamına gelmektedir. Kişisel mallar TMK.nun 220. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mallar ile bu malların yerine geçen değerler kişisel maldır.
- Yasal düzenlemeye göre kişinin evlenmeden önceki birikimi, menkul yada gayrimenkul malı O’nun kişisel malıdır. Kişisel malın evlilik birliği içerisinde edinilen malın içerisinde yer alması durumunda tasfiye anında kişisel mallar ile edinilmiş malların ayrılması gerekmektedir. Bunun nasıl yapılacağı TMK.nun 228. maddesinde açıklanmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus ispattır. Yani eşin bir malın kendi kişisel malı olduğunu ispatlaması gerekmektedir. Çünkü yasa gereği bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmektedir ( TMK.m.222).
 
     2- Diyelim ki eşlerin evlilik birliği içerisinde edindikleri ev, araba ve arsa erkeğin üzerine yapıldı. Henüz çocuk yokken erkek vefat etti. Vefat nedeniyle sağ kalan eşin yanında erkeğin anne- babası, onlar da vefat etmişse kardeşleri mirasçı olur. Bu durumda sağ kalan eş, yalnızca miras hissesini mi alacak, yoksa mal rejimi tasfiyesinden doğan haklarını da alabilir mi?
 
- Böyle bir durumda sağ kalan eşin miras payı, terekenin yarısıdır. Eğer sağ kalan eş mal rejiminin tasfiyesinden doğan haklarını almadan doğrudan miras paylaşımı yoluna giderse, edinilmiş mallara katılma alacağından mahrum kalmış olur. Burada yapılması gereken, öncelikle mal rejimi tasfiyesinden doğan haklarının tespit edilip kendisine teslim edilmesi, kalan mirasın paylaşılmasıdır. Eğer vefat eden eşin anne-babası ya da onlar da ölmüşse kardeşleri sağ kalan eşin bu hakkını tanımazlarsa, dava yoluyla mal rejiminin tasfiyesini istemek zorunda kalacaktır. Miras paylaşımından önce bu davanın açılıp, terekeden sağ kalan eşin katılma alacağının ayrılması gerekmektedir.
 
- Bunun yanında sağ kalan eş aile konutunda intifa ya da oturma hakkı tanınmasını isteyebilir. Tabi bu hak,
katılma alacağından mahsup edilir, katılma alacağı yetmez ise bedel ilavesi gerekebilir. Yine sağ kalan eş ev eşyası üzerinde aynı koşullarda mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
 
- Sağ kalan eşin ya da ölen eşin yasal mirasçıları intifa veya oturma hakkı yerine mülkiyet hakkı tanınmasını
İsteyebilirler.
 
     3- 01.01.2002 tarihinden önce edinilen mallarda paylaştırma nasıl yapılır ?
 
- 01.01.2002 tarihinden önce mal ayrılığı rejimi geçerlidir. Bu dönemde edinilen mal, malı edinen kişiye
aittir. Diğer eş bu malın edinilmesine katkıda bulunmuş ise ancak "katkı payı alacağı" talep edebilir. Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Bu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir.
 
Av. Halil İbrahim ÖNDER
Ara